Ağustos ayının sonuna rastlayan sıcak mı sıcak, yapış yapış bir pazar sabahı, Enez'e gitmek üzere kız kardeşim eşi ve yeğenle ŞARKÖY' den yola çıktık
Otomobilin tüm camlarını açıp püfür püfür rüzgarın etkisinde; Gölcük, İshaklı, Emirali, Kavakçeşme köylerinden birazda burnumuzu sıkarak (yoğun bir gübre kokusu nedeniyle) geçtik. 32 km. ama yoğun virajlar nedeniyle bir hayli uzayan yol Malkara'ya 13 km kala Tekirdağ-İpsala yoluna bağlanıyor. Yol boyunca artık iyice olgunlaştığı için simsiyah olmuş ayçiçeği tarlaları eşlik ediyor. Keşan yakınlarında Izgar köyünü, yeğene burada çok köfte pişirildiği için ismi Izgara köyü diye yutturduk. :))
Malkara üzerinden Keşan' ulaştık. Keşan girişinde batıya İpsala, Kuzeye Uzunköprü, Güneye Çanakkale dört yol kavşağından Çanakkale yoluna döndük. çevre yolundan devam eden yol Keşan girişine 1km. kala sağa Enez çıkışı veriyor. Yaklaşık 57km. olan Enez yolu geliş gidişli tek yol, çok da bakımsız kalmış, hızlı giderseniz sık sık zıplamak durumunda kalabilirsiniz. Oldukça büyük köyler yol üzerinde yer alıyor. Karahisar, yayla ayrımından sonra yol eğimi artmaya ve yükselmeye başlıyor. Nispeten yüksek dağlık bir alandan Orman görünümü almış makilikler arasından geçiyoruz. Enez'e yaklaşınca Büyük Evren gibi oldukça büyük bir köy karşılıyor. (belkide Beldedir) Sağda geniş düzlük bir alan ve üzerinde çeltik, mısır tarlaları yer alıyor. yeni biçilmiş ot kokusunda çeltik kokusunu alabiliyorsunuz. sağda Hisarlı dağları üzerinde Rüzgar santralleri dikkat çekiyor. Enez'e ilk giden mutlaka hayal kırıklığına uğrayacaktır sanırım. Çünkü sizi büyük bir yoksulluk ve bakımsızlık karşılıyor. Şehir oldukça küçük. Yoldan doğrudan gidince büyükçe bir kale kalıntısı karşınıza çıkıyor. AİNOS KALESİ. ve burada Enez'e ismini veren Antik Ainos kenti yer alıyor. Kale içinde yeni başlamış kazı çalışmaları yer alıyor. Ana Kapıdan girince sol tarafta Eski bir kilise kalıntısı yer alıyor, diğer eski dönemden kalma dinsel yapılardan çok farklı bu yapı. Çünkü yapı tarzına bakınca Dor, Korint, Roma, Bizans ve Osmanlı izlerinden Pagan dönemlerinden beri dinsel alan olarak kullanıldığı anlaşılıyor. Doğuya bakan apsisi zarar görmüş durumda, güney duvarında yapılmış bir MİNBER göze çarpıyor, Kuzey duvarı tamamen yıkılmış , bunun nedenini de kale içinde tanıştığımız dünya tatlısı, eski bir Bulgar partizanı, Hitler ve Bulgar faşistlerine karşı savaşmış, 1946 da Türkiye'ye göç etmiş sıkı bir Atatürkçü amca söyledi. 1965 depreminde sonra kalenin bir kısmı ve kilise kuzey duvarı tamamen yıkılmış. Sol taraftaki kale duvarından bakınca yüksek ve dar taş bir bina dikkat çekiyor. Burası çan kulesi imiş. ilerde ise ortasından bir kara parçası ve üzerindeki bir yol ile ikiye ayrılmış, önü kıyı kordonuyla Ege denizinden koparılmış çok büyük bir göl yer alıyor-dalyan Gölü.
Kalenin sağ tarafında ise derince kazılmış bir kazı alanı var, burada ortaya çıkarılan şarap mahzenleri yer alıyor. İlginç bir durumda yanlış yapılan imar planları sonucu, antik alanın ortasında 2-3 tane vatandaşa ait ev bulunuyor. kalenin sağ tarafından yüksekçe duvardan baktığınızda uçsuz bucaksız gibi uzanan Meriç deltası, ırmak alıntıları, irice göller yer alıyor. çok ilerde süliet halinde bir dağ sırası-Dedeağaç sahili(Yunanistan) görülüyor. kale altında ise perişan görünümlü Roman mahalleleri yer alıyor. Ainos Antik kenti M.Ö.750 lere kadar gidiyor. Bu durum kentin oldukça stratejik bir önemi olduğunu ortaya koyuyor, Hitit, Trek, Pers, Roma, Grek, Bizans ve Osmanlı izleri bunun kanıtı.
Kaleden çıktıktan sonra İstanbul Üniversitesi sosyal tesisleri tabelalarını izliyerek devam ediyoruz. Solda sarıklı mezar taşlarının bulunduğu mezarlık yanından geçiyoruz. Burası bir Osmanlı mezarlığı. gala gölünü ikiye ayıran geçit üzerinden geçiyoruz. Göl üzerinde yüzlerce kuş, balıkçıllar,karabataklar, martılar günlük nafakalarını çıkarma peşinde. İ.Ü. sosyal tesisleri orman içinde Ege denizine sıfır. Ağaçlar içinde Bungalow'lar dikkat çekiyor. Yolun devamında Enez'den daha büyük bir yazlık furyası karşılıyor. Solda büyükçe bir Lunaparkı bile var. Yazlıkların arasında denize dik inen bir çok yol ve sahile paralel iki ana yol var. Bir ara yolda karar kılıp sahile iniyoruz. oldukça geniş ve uzun bir kumsalı var. hemen şezlongları serip bir an önce kendimizi Egenin serin sularına atmak için acele ediyoruz. 1 kaç mil açıkta ise dimdik yükselen Taşoz (Semadirek) adası sisler arasından kendini gösteriyor.
Egenin sularına kendimizi bırakıyoruz. Ama tam bir hayal kırıklığı ile, Çünkü oldukça bulanık ve yosunla kaplı bir deniz karşılıyor bizi, bizde ne yapalım zevk alalım bari diyerek işin tadını çıkarmaya bakıyoruz. neyse ki satıcı furyası fazla yok. Akşam 6 , artık geri dönüş saati, bir başka yer, başka tadlar dileğiyle, yola koyuluyoruz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder